top of page
Ara

Simsiyah -3-

Yaklaşık bir ay sonra Alin eve geldiğinde şaşkın görünüyordu. Kendi kendine konuşurken bu güçlere sahip daha çok kişinin olduğu haberini bana verdi. İlgimi çekti. Demek ki doğru düşünmüştüm ama bu konuya karşı da hala şüpheli şekilde yaklaşıyordum. Evet, eğer sadece o ve ben değilsek ve gerçekten daha çok kişi varsa bu benim için de bir şans olabilirdi. Ama aynı zamanda bu daha çok tehlike demekti. Daha çok karmaşa, daha çok sır. İlk başta sessiz kalıp gözlemlemeyi tercih ederdim şansım varken.

 

Bir hafta sonra sözünü ettiği kişi bize misafirliğe geldi. Yine bizim yaşlarımızda kısa kumral saçlı bir erkekti. Alin gibi yüzücü olduğu belli oluyordu. Kapıdan girerken yakınlarına ilerledim konuşmalarını dinlemek için. Yanlarında oturacaktım salonda.

 

"Bu Luna mı senin bahsettiğin kedin?" Alin gülümsedi bana. "Evet, gel hadi Luna." Onlara yaklaştıkça patimin üzerinde mavi bir bağ belirdi havada. Beni ve gelen çocuğun baş parmağını birbirine bağlayan, havada süzülen saydam ve titreşen bir iplik gibi duruyordu. İçimde bir yerlerde ne olduğunu anlamadığım bir tanıdıklık hissi yayıldı ama görmezden gelmeye çalıştım. Şu anki konum bu değildi.

 

Yaklaşıp Alin'in yanında durdum. "Normalden daha akıllı kedi. Kendini sevdirir istersen." Eğilip o kafamı severken patimle ipe basmaya çalıştım ama kıvrılıp tekrar aynı yere bağlandı. İçimden bir ses bunun güçlerle bir alakası olduğunu söylüyordu.

 

Gelen çocuğun gözleri bir süre bende gezindi. Onun da bağı görüp görmediğini merak ettim. Ama sanki sırrımı biliyormuş gibi bana baksa da bir şey demedi.

 

Oturma odasında Alin'in yanında dinlediğim konuşma tahmin ettiğimden daha farklıydı. İkimiz arasında olan mavi bağ hala hava asılı dururken konuşmalarını dinledim. Adının Çağrı olduğunu öğrendiğim kişinin anlattığına göre gücü olduğunu bilediği 3 arkadaşı varmış. Biri lastik gibi uzuyor, biri elektriği kontrol edebiliyor, biri ise olduğu her şeyi olduğu gibi ezberliyor ve unutamıyormuş. Onu dinlerken önceden aklımda olan kafamda çınlamaya devam etti ama onların da bir cevabı yoktu. Her hafta bir araya gelip kendi teorilerini konuşup güçlerini daha iyi kontrol etmeye çalışıyorlarmış. Hatta bu şekilde birkaç kötü deneyimleri olanlar varmış. Alin de bunu onayladı çünkü o da antrenmanlarda su üzerindeki kontrolünü kaybedebileceğini hissettiğini önceden söylemişti.

 

"Şimdi gelelim son kısma.." Çağrı'nın gözleri direkt olarak beni buldu. "Luna, senin de bir gücün var değil mi? Muhtemelen kediye dönüşme sana bakınca." Benim kuyruğum dondu. Alin sesli şekilde güldü. "Çağrı, o sadece bir kedi. Süper güçleri olmaz kedilerin." Çağrı başını iki yana salladı. "Aynı mavi bağ onda da var. Hayvanların böyle bir şey yapabileceğini sanmıyorum. Muhtemelen o bir insan. Şu an sadece... kedi formunda."

 

Alin'in gülüşü sessizleşti ve o da bana döndü. Onu içimden lanetledim ve kaçamayacağımı anladım. BU şekilde olmasını hiç istememiştim ama geri dönüş yolu yoktu. Bu mavi bağ benim de sırrımı açığa çıkarmıştı. Üçlü koltukta Alin'in yanından kalkıp tekli koltukta serilmiş olan battaniyenin altında girdim ve aylar sonra ilk defa insana dönüştüm.

 

Şaşkınlık seslerini duyarken dönüşüm tamamlandı ve battaniyeden yavaşça başımı çıkarttım. "Haklısın.." diye mırıldandım bakışlarım onlar dışında her yere bakarken. Alin ağzı açık şekilde bana bakarken ayağa kalktı. "Luna? Sen bunca zamandır insan mıydın?" Başımı salladım ve battaniyeyi tamamen etrafıma doladım havlu gibi. Fazlasıyla uzun olduğu için omuzlarımdan yere kadar uzanıyordu. Yüzüne bakamıyordum. Onca aydır söylediğim yalan en sonunda gün yüzüne çıkmıştı. Hem de ben kendim bile söylememiştim. "Gerçek adım Simay. Ve.. Özür dilerim önceden söylemediğim için. Nasıl anlatacağımı bilemedim." Alin hala bana şaşkınlıkla bakmaya devam etti. "Demek ki bu yüzden bu kadar akıllıydın."

 

Başımla onayladım. Son zamanlarda özellikle daha fazla verdiğim ipuçlarıyla bu anı bağdaştırmıştı. "Ben üzerimi giyinip geliyorum. Sonra konuşuruz." Alin'in odasında ilerledim.  Onun eşofman altı ve t-shirt'lerinden giyindin ve geri geldim onların yanına ve aynı tekli koltuğa oturdum onların karşısına.

 

"Ben hala buna inanamıyorum." Hafif güldüm. "Evet, tahmin edebiliyorum ama arkadaşlığın güzel Alin. Yani.. Gerçekten iyi anlaşabiliriz. Seni tanıyorum sonuçta." O da bana gülümsedi. "Sanırım tanıma sırası bende. Kimin aklına gelirdi ki? Baktığım kedim aslında bizim gibiymiş."

 

Çağrı gülümsedi. "Ve Simay ile beraber 6 kişi olduk. Sayımız gittikçe artıyor." Ona döndüm. "Evet, bu mavi bağ da ne demek? Güçlerimizle ne ilgisi var? Ve neden daha önce görmedim?" aklımdayken tüm sorularımı ona sıraladım. Ben yatak odasında giderken kaybolan bağ salonda girdiğimde yeniden oluşmuştu.

 

Ama cevabı sadece omuz silkmek oldu. "Anladığımız kadarıyla, bu mavi bağ, birisi gücünü üzerinde kullandığında ya da kullanabilecek bir temas olduğunda açığa çıkıyor. Benim gücüm, belirli bir mesafedeki güce sahip herkesi bu bağ sayesinde görebilmek. O yüzden seninle aramdaki bağı gördüm." Kafamı eğdim, düşünmeye çalıştım. "Yani... kimse üzerimde bir güç kullanmadığı sürece ben bu bağı göremiyorum?" Çağrı başını salladı. "Aynen öyle. Hem senin gücün insanların üzerinde doğrudan işlemiyor. O yüzden şimdiye kadar normaldi." fısıldadım düşünceli şekilde. Bu mantıklıydı. "Anladım.."

 

 

O sırada Alin sessizce gözlerini bize çevirdi. "Peki.. Şimdi ne olacak?" Sorusu havada asılı kaldı bir an. "İkinizi benim arkadaşlarımla tanıştıracağım ve bu güçlerle nasıl dikkat çekmeden baş edeceğimizi öğrenmeye çalışacağız. Bir tür... gizli ekip gibi düşünün." İkimizde birbirimize baktık.

 

Alin’le göz göze geldik.

Bu bir teklif değildi.

Zaten içten içe biliyorduk: bu, çoktan başlamış bir yolculuktu.

Ve geri dönebileceğimizi düşünmüyordum.

Sihir ve bu bağ bizi kendi kaynağına çağırıyordu ve sorular görmezden gelemeyecek kadar beynimizin içinde yankılanıyordu.

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


© Copyright

© 2023 by Turning Heads. ODTÜ Genç Yazarlar Topluluğu

bottom of page