Simsiyah -2-
- Çiğse Kantarcıoğlu
- 16 May
- 3 dakikada okunur
Bir kediye dönüşüp ev kedisi hayatı yaşamanın kötü bir yanı varsa o da benimle aynı yaşta
olan sahibim Alin'e sürekli yalan söylemekti. Küçük miyavlamalarım, başımı eğişim,
patilerimle onun eline dokunuşlarım... hepsi bir tür yanıttı. Onun söylediklerini anlıyordum
ama o benim sadece akıllı bir kedi olduğumu düşünüyordu. Ama aslında ben kaçak ve onun
dışında şu anda kimsesi olmayan bir kızdım.
Ve bu sır... her geçen gün biraz daha ağırlaşıyordu omzumda. Beni sevdiği her an, içimde bir
sızı başlıyordu. Çünkü onun sevgisini, güvenini hak etmiyordum. En azından ben öyle
hissediyordum.
Bazen onun gözleri önünde insana dönüşüp demek istiyordum. 'Ben aslında insanım. Adım
Simay ve gerçekten arkadaşın olmak istiyorum.' ama.. Bunu yapamayacağımı biliyordum. O
kadar cesur değildim. Korkum ve şanssızlığım en kötü olasılıkları düşündürttürüyordu. Bunu
çok garip bulup beni evden atabilirdi, polisi arayabilirdi ve benim bile anlamadığım güçlerimi
açıklamak zorunda kalabilirdim, ya da daha kötüsü; eski hayatıma dönmek zorunda
kalabilirdim. Kaçtığım ve asla dönmek istemediğim hayatıma.
Tabi tüm bu kötü olasılıkların yanında onu tanıdığım kadarıyla beni olduğum gibi kabul etme
ihtimali de vardı. Ama büyü gibi, gerçeküstü bir şeyi kabullenmek kolay değildi.
Yani..
Kim kedisinin insan olduğunu öğrenip sakin kalabilir ki?
İki taraflı düşüncelerim belliydi
Bir yanda içimden bir ses: "ona gerçeği borçlusun"
Öte yanda diğer bir bir ses: "Sessiz kal. Saklan.”
Şu anda saklan tarafım daha baskındı. Belki bir gün söyleyecek cesareti bulabilirdim. Ama
yakın zamanda değildi.
Suçluluk duygum korkumun üzerine çıktığı zaman.
…
Hayatımızın olduğu gibi devam ettiği günlerden birinde tuhaf bir şey daha başıma geldi sanki
şu zamana kadar normal yaşam yaşıyormuşum gibi.
Onun odasında ne yaptığını kontrol etmek için girdiğimde Alin suyu kontrol ediyordu parmak
uçlarının arasında. Belki de çok şaşırmamalıydım, sonuçta ben de hayvana dönüşebilen süper
gücü olan biriydim ama gördüklerimle kedi ağzımı açıp birkaç saniye donmama engel
olamamıştı. Alin, ellerini iki yana açmış, parmak uçlarıyla suyu kontrol ediyordu.
Bardağın içinden suyu yukarıya, havaya doğru yükseltti—yavaşça, neredeyse suyu havada
dans ettirir gibi. Gözlerimi kırpmadan izledim birkaç saniye. Bu bir anda benim bildiğim
“tuhaflık sınırını” fazlasıyla aşmış gibiydi. Miyavladım dikkatini çekmek için.
Alin bana döndü. Gülümsedi. "İlginç, değil mi? Bugün fark ettim antrenmanda. Süremin son
zamanlarda iyi olmasına şaşmamalı." Alin'in iyi yüzücü olduğunu biliyordum. Yarışmalara
katılan lisanslı sporcuydu gittiği kulüpte. Annesi son zamanlarda koçundan iyi haberler
aldığını söylerken bundan bahsediyordu muhtemelen. Ama bu normal gelişmeden çok daha
başkaydı. Bir sırdı. Benimle aynı olan bir sır. Hatta bir açıdan su içinde bir hilesi vardı. Ama
bu onun doğal yeteneğiyse, bu gerçekten hile sayılır mıydı?”
Çok düşünüyordum..
O anda düşüncelerim suyla birlikte bozuldu. O kontrolü aniden kaybetti ve birkaç damla
doğrudan üzerime sıçradı. Zıplayarak kenara çekildim ve ona olabildiğince ciddi bir bakış
attım. Alin kahkahayı bastı. "Tamam tamam özür dilerim. Anlaşılan hala usta değilim." Yeri
peçeteyle silince başımı onun eline sürttüm ve özrünü kabul ettiğimi belli ettim.
Bakışları bana kaydı. "Biliyor musun? Bazenleri beni tahmin etttiğimden daha çok anladığını
düşünüyorum."
Bir bilseydin…
…
Alin, zamanla gücünü daha sık kullanmaya başladı. Su aamlalarını havada döndürmeyi
öğrendi, onları şekillendirdi. Eğlendi, öğrendi, büyüdü. Benim gibiydi bir açıdan.. Artık
odadaki tek tuhaf şey ben değildim. Süper güçlerin varlığını ilk elden öğrenmişti. Bu beni ona
açık olma konusunda cesaretlendirmişti. Daha fazla cesur olup yakınında onu anladığımı daha
fazla belli ettikçe bana olan bakışlarında artık normal bir kedi olmadığımı anlamaya
başlamıştı. daha fazlası olduğunu anlıyordu. Belki henüz bilmiyordu ne olduğunu... ama
hissediyordu.
Yavaş yavaş diye hatırlattım kendime. Bunu başarabildim. Korkumda kurtulup ona her şeyi
anlatabilirdim beni anlayacağını umarak. Ve o zaman belki, bunu gerçekten başarabilirdik. 2
tuhaf kız olarak arkadaş olup birbirimizin sırrını koruyabilirdik.
Ama merak etmeden duramıyordum, düşüncelerim sürekli olarak bir tarafa sanki kontrol
edilemeden kayıyordu:
-Eğer bu güçler ikimizde varsa başka kişilerde de farklı şekilde bu güçler var olabilir miydi?
- Kaç kişide vardı?
-Bu olanların sebebi neydi?
-Bir nedeni ya da kaynağı var mıydı?
-Ve neden düşündükçe daha fazla derine gidiyormuşum gibi hissediyordum?
Bir yanım biliyordu. Bu anlar sadece başlangıçtı ve soruların cevabını öğrendiğimde bir şeyler
değişecekti.
Cevabı öğrenmek istiyor muydum?
Merakım vardı.
Bu değişime hazır mıydım?
Bunu ben bile bilmiyordum.
Comments