top of page
Ara

Simsiyah


Hayatımdan nefret ediyordum.

 

Fakir olmaktan, evin içinde her zaman bağırışmalar ya da kavga olmasından, okul dışında hiçbir şey yapamamaktan, ablam ve abimin eski kıyafetlerini giymekten, arkadaşlarımın bana yarı acır bakışlarından, öğretmenlerin yarı önemseyen ama asla bir işe yaramayan tavsiyelerinden, her yere yürümek zorunda olup okula otobüsle bile gidememekten, mutlu olamamaktan nefret ediyordum.

 

Gecekondu mahallesinde dar sokaklarda üst üste konulmuş apartmanlarda yaşayan binlerce insandan biri, hayatın aydınlık yanını sadece arkadaşlarımdan dinlemiş olarak yaşayan 16 yaşında artık hayattan en ufak bir beklentim olmadan neredeyse bıkmış olarak yaşan Simay isimli bir kızım ben. Hayal kurmayı ve ümidi sevmiyordum. İlkokulda kayboldu. Erken olgunlaşmıştım ailem tüm oyuncaklarımı alıp sattıktan sonra. O zamanlar sahibi olduğum tek eşyalar gittikten sonra bir daha bir şey istemeyi düşünmemiştim bile.

 

Sonra bir şey oldu.

 

Başıma gelmese gülüp geçeceğim hatta dalga geçeceğim bir şey.

 

Kedilerin ne dediklerini anlamaya başladım ilk. Sonra ise bir başka kediye dokunduğum anda saçım gibi simsiyah renkte bir kediye dönüştüm.

 

O an özgürdüm. Belki de ilk kez.

Kedi olmak, insan olmaktan kolaydı.

 

Dünyaya bakış açım değişti, kedi hislerine ve duygularına sahip oldum. Kulaklarım ve burnum daha hassas, kışın kürkümle daha sıcaktım. Daha atletiktim ve kesinlikle daha özgürdüm her şeye rağmen. Odaklanınca insana geri dönüşebiliyordum. İlk defa, kendime ait bir şeyim olmuş gibi hissettim. Eve çok geç dönmeye başladım. Babam görmüyordu beni. Tek önemseyen ablam benim için endişeleniyordu ama artık onu da dinlemiyordum. O da bir süreden sonra benden umudu kesmişti. Ya da bir çıkış yolu bulduğumu düşündüğü için rahat bırakmıştı. Kendisi için geç olduğunu biliyordu.  Görücü usulü olarak nişanlanmıştı ve para için evlenecekti. Sıra bana gelmeden önce kurtulmamı istiyordu.

 

Ben de aynen öyle yaptım.

 

Bir gün içinde ortadan kayboldum. Eski yatağımı ve bana ait sayılan kıyafetlerin hepsini yerine yerleştirdim. Kitaplarımı ve çantamı toparladım ve yatak ucuma koydum. Eski hayatımdan sadece ablamın bana verdiği bilekliği aldım. Mutfağı toplayan anneme görüşürüz dedim. Karşılık vermedi. Babam ve abim işteydi. Ablam ise salonda dizi izliyordu tüplü televizyondan. Yanına gidip ona sarıldım. "Ben gidiyorum." Yarı dolu gözlerle bana baktı ve onayladı. "Çok geç kalma." başımı salladım. Ama o da biliyordu bir daha gelmeyeceğimi.

 

Evden son kez çıktım. Ara sokağa girdim ve kediye dönüştüm.

 

Sokak kedisiydim artık. Sokaklar serin, geceler sessizdi. Yemek bulmak için sabahtan akşama kadar geziyordum. Uyumak için güvenli yerler arıyordum sürekli ve yağmurdan kaçıyordum. İnsanların büyük bir kısmının kedileri sevmediğini öğrendim ama bu beni vazgeçirmedi. En azından özgürdüm. Hayatım benim elimdeydi. Ayrıca planlarım vardı. Sokaktan sahiplenilen kediler çok fazlaydı. Şansıma ilk defa güvenmek istedim.

 

Çok fazla ev değiştirdim. Parklarda durdum ve küçük çocukların kucaklarında gezdim ve kendimi sevdirdim ama evlerinde iyi bakılmayacağımı ya da sadece oyuncak gibi görüldüğümü anlayınca kaçtım. İyi birini arıyordum. Düzgün ve zengin bir evin ev kedisi olacaktım.

 

Bu isteğimle şehrin yüksek kesimlerine çıktım ve daha iyi evlerin arasında gezindim dikkat çekene kadar. Diğer sokak kedileri farklı olduğumu bir şekilde anlayıp benden uzak duruyordu. Bu yüzden bölgeler ve alanlar benim için önemli değildi.

 

Bir gece, istediğim kişiyle en sonunda tanıştım. Alin.

 

Benim yaşlarımda, açık renkli saçları, düzgün ve nazik tavırları ile benden tamamen bambaşka dünyada olduğu belli olan, bana bakmaya hevesli bir kızdı. Ona içim ısındı ve beni kucağına almasında izin verdim. Bahçesi olan evin çitlerinden içeri onun kucağında girdim ve şanslıydım ki ailesini ikna etti. İyi anlaşan evli bir çift görmek bile benim için yeniydi.

 

İlk veteriner ziyareti sonrasında evine girdim. Onun rahat yatağında kolları arasında uyudum ve hayatımda ilk defa rahatladığımı hissettim. Karnım toktu, beni gerçekten seven biri vardı, sıcaktım, huzurluydum. Tamamen yeni kendime ait eşyalarım oldu. İnsan olduğum halimden daha mutluydum. Alin bana 'Luna' demeye başladı. Ay anlamına geliyordu. Simay ismini geride bıraksamda bu kadar tanıdık bir ismimim olması hoşuma gitmişti.

 

Yeni hayatıma çabucak alıştım. Beni eğlendiriyordu, bazen sinirlendiriyordu, çoğu zaman seviyordu ve ben de ona kedi oyunları yapıyordum onu güldürmek için. İyi anlaşmıştık. Alin'in hayatına yakından tanık oldum ve sırlarını bana anlatırken onu dinledim. Tepkilerimi kedi olarak yansıttım. Onu anladığımı biliyordu ve beni akıllı kedi olarak sayıyordu.

 

Yine de bazenleri, vicdanım hiç rahat değildi. Ondan çok büyük bir sır saklıyordum. Bana güveniyordu, beni seviyordu, bana bakıyordu ama ben ona her an yalan söylüyordum. Ağır geliyordu bu yük. Bir yanım her şeyi ona anlat diyordu. Mantıklı bir insandı, ona gösterirsem beni dinlerdi.

 

Ama ya beni dışarı atar ve her şeyi kaybedersem?

 

İçimden diyordum. "bir gün.. Ama henüz değil."

 

Bir gece o uyurken insana dönüştüm ve saçlarını okşadım elimle ve mırıldandım. "Keşke ben insanken tanışsaydık…belki o zaman gerçekten birbirimizi tanıyabilirdik. Bir gün, sana olan borcumu ödeyeceğim."

 

Sonra tekrar kediye dönüştüm ve onun ayak ucuna kıvrıldım. Sabah Alin uyandığında başımı sevdi ve ilginç bir rüya gördüğünü anlattı. Ona sadece miyavladım doğrulamak için ama elbette anlamadı. "Artık gitme vakti, yüzme antrenmanına gitmek gerekiyor." O kalkıp yüzme kursuna gitmek için hazırlanırken ben yatakta yeniden uyudum.

 
 
 

Comments


© Copyright

© 2023 by Turning Heads. ODTÜ Genç Yazarlar Topluluğu

bottom of page