top of page
Ara

Pantolon

Mehmet Civan Aslan


Bir pantolonum vardı, dedemin verdiği

Nasıl severdim

En çetin kemer bile oturtamazdı incecik belime.

Yine de nefesim kesilirdi,

Dokunuşunu sırtımda hissettiğim vakit.

Anlam veremezdim çocuk aklımla

Katlı paçalarında biriktirirdim uykusuz gecemi.

Sığmaz, taşardı

Tutulmazdı dikişlerle

En meşum arzularımı

Zerkettiğim çapaklarım

Muzdaripti damarlarımın hasedinden

Çömelirdim

Sütün acılığında,

Kahrını kaynatırdım

Bir başıma yalamanın kaymaklı dondurmamı

Uzatırdım veledi bacaklarımı

Katran sızsın isterdim tenimden

Yaksın bütün derimi

Lif lif, saçak saçak ayırmak

Kemiklerimi avuçlayana kadar

Parçalamak isterdim etimi

O zaman bilmezdim

Nefret mi denir buna

Otururdum öyle, boş boş

Nefret nedir onu da bilmezdim ya

Bazen geçer karşısına gözlerine bakardım

Yırtıklarında vücut bulurdu özlemim

Etini çiğner, kemiklerini öğütürdüm

Her seferinde

Başka bir kırıntı takılırdı boğazıma

Öksürük şurupları bile acı gelmezdi artık

Yırtmak, parçalamak isterdim

Varlığını silmek aklımdan

Yine de çok severdim o pantolonu.

Evvelden kerameti kumaşında sanardım.

Sonraları belledim:

Bu kadar basit değildi cismimle ülfeti.

En nadide kadifenin dahi dokunmaya haramdı eti.

 

Ceplerinde saklardım en müthiş sırlarımı

Aidiyetini çoktan yitirdiğim

Sindirdiği ter grisinin,

Çamur kahvesinin, ısırgan yeşilinin

Kokusu yankılanırdı evin ince duvarlarında

Alaz toprağında dizlerimi yırttığım dağın

Eteklerine bereket kusulan vakitler

Bu vakitlerdi

Dedemin göğü yüklenen avuçları açılırdı

Kulluk perdesi çekilirdi bakışlarına

Başka bir dünyada yaşardı o birkaç dakikayı

Buruşmuş ellerinin nasırlarında

Şefkat de bulurdu dengesini, dua da

Bir bu vakitlerde eğilirdi boynu dedemin

Nasıl da küçüğüm, bu vakitlerde anlardım

Bu vakitlerdi

Şekerli nefesim hindibaya kadardı

Erkeklerin de ağlayabildiği zamanlardı

 

Bir sabah açtım ki gözümü

Dedem sırt üstü uyumaya başlamıştı

Çocuk omuzlarım ezilmişti göğün altında

Dünya bir tarladan ibaretti

Koca dağlarla berkitilmişti sınırları

Hangi toprağı kavrardı ki sülfürik tabanlarım

Buğday biterdi tepesinde baştan başa

Umut biterdi buğdayın başağında

Saflık biterdi, sözüm biterdi

Annemin belik belik saçları,

Yakıcı tuzu biterdi başakta bidon peynirlerinin

Bir gün, bir buğdayın başağında

Başlamıştı ömrüm

Bir başkasında bitmişti çocukluğum

Bir masal anlatmıştı annem akşamına

Bir baş kurban etmişti kral

Kırkıncı gecesinde düğünün

 

Ve günler geçti

Bugün, dün oldu

Dün, bugün öldü

Yarınıma bilmem

Hangi günüm gebedir şimdi

Ceplerim boş,

Arındım yokluk hünerimden

Eskidim, eskidi evler

Hasretimden eskidi hatıram

Yitirdiğim hasretimi hatırladım bugün

Yarın unutmak şartıyla

Bir zamanlar, bilmem ne zamandı

Hatıralarımaydı hasretim

Şimdi yitirdiğim bana

 

Dünden, bugünden, benden özge

Bir ben vardı, bir dedemin bildiği

Kumaşından, ederinden, benimlikten öte

Bir pantolon vardı dedemin verdiği

 

 
 
 

Comments


© Copyright

© 2023 by Turning Heads. ODTÜ Genç Yazarlar Topluluğu

bottom of page