Bir pantolonum vardı, dedemin verdiği
Nasıl severdim
En çetin kemer bile oturtamazdı incecik belime.
Yine de nefesim kesilirdi,
Dokunuşunu sırtımda hissettiğim vakit.
Anlam veremezdim çocuk aklımla
Katlı paçalarında biriktirirdim uykusuz gecemi.
Sığmaz, taşardı
Tutulmazdı dikişlerle
En meşum arzularımı
Zerkettiğim çapaklarım
Muzdaripti damarlarımın hasedinden
Çömelirdim
Sütün acılığında,
Kahrını kaynatırdım
Bir başıma yalamanın kaymaklı dondurmamı
Uzatırdım veledi bacaklarımı
Katran sızsın isterdim tenimden
Yaksın bütün derimi
Lif lif, saçak saçak ayırmak
Kemiklerimi avuçlayana kadar
Parçalamak isterdim etimi
O zaman bilmezdim
Nefret mi denir buna
Otururdum öyle, boş boş
Nefret nedir onu da bilmezdim ya
Bazen geçer karşısına gözlerine bakardım
Yırtıklarında vücut bulurdu özlemim
Etini çiğner, kemiklerini öğütürdüm
Her seferinde
Başka bir kırıntı takılırdı boğazıma
Öksürük şurupları bile acı gelmezdi artık
Yırtmak, parçalamak isterdim
Varlığını silmek aklımdan
Yine de çok severdim o pantolonu.
Evvelden kerameti kumaşında sanardım.
Sonraları belledim:
Bu kadar basit değildi cismimle ülfeti.
En nadide kadifenin dahi dokunmaya haramdı eti.
Ceplerinde saklardım en müthiş sırlarımı
Aidiyetini çoktan yitirdiğim
Sindirdiği ter grisinin,
Çamur kahvesinin, ısırgan yeşilinin
Kokusu yankılanırdı evin ince duvarlarında
Alaz toprağında dizlerimi yırttığım dağın
Eteklerine bereket kusulan vakitler
Bu vakitlerdi
Dedemin göğü yüklenen avuçları açılırdı
Kulluk perdesi çekilirdi bakışlarına
Başka bir dünyada yaşardı o birkaç dakikayı
Buruşmuş ellerinin nasırlarında
Şefkat de bulurdu dengesini, dua da
Bir bu vakitlerde eğilirdi boynu dedemin
Nasıl da küçüğüm, bu vakitlerde anlardım
Bu vakitlerdi
Şekerli nefesim hindibaya kadardı
Erkeklerin de ağlayabildiği zamanlardı
Bir sabah açtım ki gözümü
Dedem sırt üstü uyumaya başlamıştı
Çocuk omuzlarım ezilmişti göğün altında
Dünya bir tarladan ibaretti
Koca dağlarla berkitilmişti sınırları
Hangi toprağı kavrardı ki sülfürik tabanlarım
Buğday biterdi tepesinde baştan başa
Umut biterdi buğdayın başağında
Saflık biterdi, sözüm biterdi
Annemin belik belik saçları,
Yakıcı tuzu biterdi başakta bidon peynirlerinin
Bir gün, bir buğdayın başağında
Başlamıştı ömrüm
Bir başkasında bitmişti çocukluğum
Bir masal anlatmıştı annem akşamına
Bir baş kurban etmişti kral
Kırkıncı gecesinde düğünün
Ve günler geçti
Bugün, dün oldu
Dün, bugün öldü
Yarınıma bilmem
Hangi günüm gebedir şimdi
Ceplerim boş,
Arındım yokluk hünerimden
Eskidim, eskidi evler
Hasretimden eskidi hatıram
Yitirdiğim hasretimi hatırladım bugün
Yarın unutmak şartıyla
Bir zamanlar, bilmem ne zamandı
Hatıralarımaydı hasretim
Şimdi yitirdiğim bana
Dünden, bugünden, benden özge
Bir ben vardı, bir dedemin bildiği
Kumaşından, ederinden, benimlikten öte
Bir pantolon vardı dedemin verdiği
Comments