Savaş uzun sürdü
Yıkılan evlerin, göçen yolların ve haram ekmeklerin sayısı hayli arttı
Değişen mekanın dışında hiç olmadığımız kadar iyiyiz ve alışığız olanlara
Sahnelerimiz, sinemalarımız, konferans salonlarımız şimdi uçsuz bucaksız
sokaklarda
Antik Yunandan bu yana görülmemiş genişlikte tiyatro sahneleri, hipodromlar
Oturaklar tıklım tıklım dolu ve yerler pislikle buğulu.
Fransa meydanında sallanan ibretlik cesetler gibi oynanan piyesler
Ve gözlerden gitmeyen sahneler,
Yokluk zamanı görülmeyecek çoklukta et gördük ve kükürt soluduk
Köpeklerin dişlediği kemiklerin sayıısı hastalıklar gibi arttı
Fakat ne üzülmekteyiz ne de bir serzenişimiz var bu duruma
Durağanlıkla ve metanetle oyunun sonunu beklemekteyiz.
Korkaklıkta, yoksunlukta çoğalmışız
Yaşamakla ölmek dışında her şeyden yılmışız
İpek mendillere işlenmiş yaşanmışlıktan ziyade kömürle duvara yazılan
hayatlardayız
Üzülemiyor insan alışkanlık hiç olmadığı kadar sarmışken bedeni
Genç kızların kaküllerinde ölüm grevi
Şişen kol damarlarından göreceğiz daha kaç çocuğun öleceğini
İşte böyle bileceğiz geçmişin silik hayatları şimdi nasıl birer birer eksilmiş
Ve sessizlik nasıl köreltmiş itiraz seslerinin yankısını
Buna rağmen üzülemiyor insan bu kadar mahrum kalmışken umuttan
Koca koca insan bedenleri yırtarken körpe kızların rahmini
Duyulmuyor geçmiş zaman hikayeleri
Bahçe kenarlarında dikilmeyi bekleyen sardunyalar gibi bekliyor savaşın
bitmesini insanlarımız
Bitmeli, artık bu son bulmalı dediğimiz her şey kapı aralıklarında bizi izliyor
Sabredişimiz ve bekleyişimiz ile mücadele ediyoruz bu kaçak olaylarla
Bitmesi için sürtünme katmak gerekmez mi bunlara
Dur desek de bitmez mi
Hani doğmadan önce taneciktik, doğduktan sonra bebek,
Temiz bedenlerimiz, nemli çocuk ruhlarımız vardı
Geçmiş zamanların oyunlarını eksiltmeden oynadık
Buna rağmen nasıl böyle karanlığa evrildik, habis ruhlara büründük
Geçmişimin toprağını elekten geçirip katsam ya şimdiye
Son bulsa oranın çığlıkları ve yeşerse yeniden yeniden gürgen ağaçları
Ahh her şey eskidi şimdi, umutlarımız askıda kaldı
Sevdalara çamur bulaştı, şarkılardan armoniler kaçtı
Çocuk ruhların üstü kalaylanmış şimdi,
bedenler eksik, insanlar barbar ve zavallı
Ihlamurlu hastalıkların ömrü azaldı, şimdi insanların ağzını kan ve çıban sardı
Ahh insanlarımız
Hepimiz benzer doğurgan rahimlerden değil miyiz
O zaman gücü alınca eline nerden gelir bu kin, bu öfke
Umudu yarım kalanlarımız
Yokluk varken elinde nereden gelir bu sonsuz sabrın kaynağı
İnlemesi gerekirken yeryüzü, perdeler gibi yırtılması gerekirken gökyüzü bu
yoksunluktan
Yılgınlık mıdır bunu cevabı, suskunluk mudur
Bu sonsuz kainatta yıllar yıllar sonra bütün bu boğuşmalar bitecek
Kuzeyin insanları gibi kan görmeyecek artık savaştan sonra doğan çocuklar
En büyük acıları, etten geçip kemiğe saplanan özlemler olacak
Sevdalara yük vagonu gibi bakılmayan zamanlarda büyük büyük umutlar
doğacak
İşte o zaman tabutlarda takırdayan kemik sesleri son bulacak.
Comments