top of page
Ara

Salkım Salkım Söğüt

Söğüt ağacının rüzgarla dans eden o şımarık yaprakları her bir esintiyle beraber yetiştikleri salkım dallarından ayrılmaktaydı. Bu dans o kadar tatlı bir tınıyla vuku buluyordu ki, resmen her düşen yaprak kendi nezdinde birer resmi canlandırıyordu. Ağlayan göklerin gözyaşları bu uçuşan yaprakları yalıyor, semaya yükselme cesareti gösteren yeşil afacanları birer birer yere konduruyordu. Yağmur altında damlaların ağırlıklarını üstünden atamayan söğüt yaprakları yere yapışadursun, baharın habercisi rüzgar söğüt dallarından yeni yapraklar uçurarak sonu olmayan bir döngü başlatıyordu yine. Tüm bu doğa tiyatrosu yalnız salkım söğüt ağacı ve yağmur tanelerine münhasır değildi elbet. Tombul elleriyle ve tas kesim saçlarıyla siyah gözlü bir çocuk girdi araya. Süregelen bu tiyatroya misafir olmuşsa da beraberinde getirdiği o saf ruhu bu piyeste hiç sırıtmamıştı. Biraz haylaz, biraz meraklı en önemlisi de heyecanlı olan bu çocuk adeta bu tiyatroya eklenen doğaçlama bir sahne gibiydi. Rüzgarın uçurduğu yapraklar gibi o da bıraktı kendini boşluğa. Gözlerini kapamış yalnızca yağmurun tınısını dinliyor, üzerine düşen her bir damlanın onda nice tohumları filizlendireceğini hayal ediyordu. Biraz daha gömüldü ayakları yeni ıslanmış toprağa. Çekti ciğerlerine o soğuk yağmur kokusunu. Çocuksu ruhu kadar temiz bir hava doldurdu tüm vücudunu. Pır pır eden kalbi tüm bu ahenk içerisinde rolünden çıkmamış, doğanın sahnelediği bu gösteriye ritim tutmuştu. Islanan toprak çamura çalarken o, ellerini yanlara doğru açarak kendini toprağın bağrına bıraktı. Suyun kattığı rayihayla sakinleyen toprak çamura çalarken bu küçük çocuğa ise serin bir yastık olmuştu. Şiddetlenen yağmur tüm öfkesiyle yeryüzündeki pislikleri arındırırken o korkmuyor, güneş kadar pak olan o çocuksu ruhundan kopartılabilecek bir kötülük olmadığını biliyordu. Yağmur çiselerken kapattığı gözlerini artık açmış, kimilerinin feryat edeceği bu fırtınada söğüt ağacının dalları arasından savrulan yaprakları izliyordu. Başta şahit olduğu doğa tiyatrosu yavaşça kapanışa doğru giderken son bir kez daha rüzgarın savurduğu söğüt yapraklarına baktı. Fırtına da kopsa yağmur da yağsa bu şımarık yeşil afacanlar hiçbir zaman dans etmeyi bırakmamıştı. Ne olursa olsun dallarından ayrılmak isteyen bu yapraklar gibi dirayetli olmayı diledi büyüyünce. Yerin kurduğu çamur yatakta yavaşça gözlerini kapadı. Günün sonunda baştan aşağı toprakla bezenmiş bedeniyle uykuya daldı. Ne de olsa topraktan gelmişti, ve yine toprağa gidiyordu.

166 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comentários


© Copyright
bottom of page