top of page
Ara
  • Naz

Film İncelemesi: Yedinci Kıta

Güncelleme tarihi: 20 Nis 2022

MICHAEL HANEKE VE DUYGUSAL BUZLAŞMA ÜÇLEMESİ


Yabancılaşma?

Bu kelime ne çağrıştırıyor size? Nasıl oluşur mesela?


Avusturyalı yönetmen Michael Haneke bizim yerimize çözmeye karar vermiş bu denklemi. Haneke, toplumda kutuplaşma, modern toplum ve yabancılaşmaya dair başyapıtlar hazırlayan bir usta.



Gerçeklik duygusunu kaybetmiş bir ırktan yaka silken Haneke, karşımıza DUYGUSAL BUZLAMA ÜÇLEMESİ adında bir seriyle çıkıyor. Aynen öyle. Büyük harflerle tarihe kazıyoruz.

Üçlemenin ilk filmi Der Siebente Kontinent yani Yedinci Kıta, televizyonun insan hayatına deli gibi dahil olduğu Soğuk Savaş sonrası döneme denk gelmekte.


Filmde robotlaşan toplumu bize temsil eden üç kişilik bir aile mevcut. Ailedeki bireyler her gün aynı işi yapmakla meşgul. Yalnız Haneke bunu tek bir sahneyle belirteyim geçeyim dememiş tabii ki. Filmin başlangıcından itibaren uzun süre karakterlerin kim oldukları önemli olmaksızın yaptıkları aktivitelere odaklanıyoruz.


Sıradanlığı tüm hücrelerimizde hissetmemiz bekleniyor bu filmde bizden. “Ya bakın, hissizleşiyoruz, uyanın!” diye bağırıyor Haneke bize hiçbir sözcük kullanmadan.

Mesajı aldığımızdan emin olmak için sahneler arası karanlık boşluklar oluşturmuş yönetmen. İyice bir oturup sindirelim ne gördüğümüzü diye.



Filmin başlarında bir sahnede, ailenin küçük kızının “artık göremediğine” şahit oluyoruz. Küçük kız gözlerini açmamak için direniyor. Açtığındaysa hiç de kör olmadığı ortaya çıkıyor. Üstelik kızın annesi bir göz doktoru. Modern toplumun farkındalığının gittikçe körelmesine güzel bir örnek bence.


Filmin birçok yerine radyo ve televizyon görüntüleri serpilmiş. Hatta çiftin en özel anlarında dahi arkada bir radyo sesi var. Radyonun olmadığı yerde ise duygusuzca ekrana bakan yüzler.

Filmde ilgimi çeken sahnelerden biri de beden eğitimi dersi sahnesi. Bu sahnede çocuklar sırayla bir engelin üzerinden atlıyor. Sahne Haneke’nin yine yapmayı sevdiği gibi karakterler değil de eylem üzerine kurulu. Çocukların yüzlerini görmüyoruz. Hareketler aynı. Aynı aralıklarla, aynı şekilde atlıyorlar engelin üstünden. Çocukluktan başlayan bir tekdüzeleşmeye şahit oluyoruz.



“Yaşadığımız hayatı şöyle bir anımsayınca, sonu kabullenmek zor değil.”

Bunlar film boyunca yok olmaya sürüklenen ailenin babasından çıkan sözler.

Son olarak aile, dünyaya onları bağlayan tüm maddiyattan kurtuluyor. Paraların üstüne sifon çekiliyor, telefon hatları kesiliyor…


Ve hayatlarındaki her şey gibi ölüm de sıradan bir şekilde geliyor.

58 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
© Copyright
bottom of page