top of page
Ara
Edip

Lakırdı

I


Üst üste binmiş bulutlar ketum gökyüzünü iyice karartmakta. Pek bilinmez böylesi hallerde insanların ne yapacağı: birkaç kişi doluşmuş bir saçağa, birkaçı ise kendinden emin; atıyor adımlarını su birikintilerine oysa ki yoktu demin. Gözüme onca kişi görünmekte fakat çarptı özellikle birisi, kıyafeti desen yok hem de kaşınmakta yolun ortasında. Üstüne üstlük soluk soluğa kalmış. Merak ettim kimdir nedir böyle, ama yanına varayım desem, bilmiyorum ki nasıl karşılar. Sevinir mi, merak mı eder yoksa korkup kaçar mı? Ne de olsa insanoğlu bu kendi kısa aklı uzun, bin bir türlü şey düşünüyor. Cesaretlendirmek gerekti bu yüzden kendimi ve işe yaradı da:


“Nereden geliyor nereye gidiyorsun?”


-Burdaydım hayatım boyunca burası benim, bir yere de gitmiyorum.


“Madem bir yere gitmiyorsun söylesene ne bu telaşın kalabalığın ortasında, bir o yana bir bu yana koşuşturup durursun, hem de çıplak! Ne bu halin, yağmurdan ıslanmaz mısın, üşümez misin hiç?”


Dedi, yağmur temizler beni, yüreğim soğuktan korur. Hem nerden biliyorsun acelemin olduğunu bir yere gitmiyorum dedim ya, sizi izliyorum özeniyorum size sabahtan akşama şu caddede, herkes koşuşturmakta asıl ben soruyorum sana aynısını!


“Ya kaşınman utanmaz mısın bir de yolun ortasında?”


-Niye, dedim ya burası benim sen utan asıl nasıl sorarsın bunu bana.


Sesi titriyordu, ürkmeye başlamıştım ben de utandım kendimden -sana ne diye. Toparlamaya çalıştım neden başlattığımı bilemediğim sohbeti kem küm diye,


Olmaz dedi yoksa kınım kınım kınarım seni, sordun soruyu madem dinle beni:


“Baksana etrafına kalabalıklar ne kadar ıssız, kimse dönüp bakmaz ki yürekler tatsız. Sen, siz... İşte yarattığınız dünya bu:


yoktur artık kuş cıvıltıları, sabahtan iniltileri duyulur demirlerin:


Tan

Tan

Tan


Yeni doğmuş bebekler gibi kelimeleri hecelemekte fabrika örsleri: ha konuştu ha konuşacak, tanrı mı der sence yoksa TanTan’a dan mı ibaret hepsi? Her neyse nerede kalmıştım, evet evet insanlarla alakalıydı... ne diyordum ki ben? Hah, buldum şimdi: size özeniyorum, evet bak tam bir insan oldum artık, unutuyorum.”


-İnsan değil misin ki böyle diyorsun? Nesin sen tüylerin de var nasıl göremedim bunu aman Allahım dört tane de ayağın! Köpek misin kedi mi yoksa şeytan mı? evet şeytan!


“Hayır!”


“Ne kediyim ne köpek ne de şeytan, deli divane bir avareyim!”


II


Gün doğmakta perdelerin ardından, sabahın bütün mahmurluğu ile gözlerimde. Gün doğuyor bitkin, sıkılmış, uzanmış bedenime; bazen diyorum kendi kendime, bin yıllık bir uyku... Ama o da ne! Zamana kurulu saatler zırlamakta bin yılın bitkinliği ile.

192 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


© Copyright
bottom of page