Bahar geldiğinde hep üşüyorum, ne kadar kalın, ne kadar katmanlı da giysem biçare
fayda etmiyor. Sonra bir bakıyorum çevreme, yapraklar dökülmüyor, çiçekler solmamış ve
ben güzde değilim. Bir kuş buluyorum aguşumda, tatlı dilinden bir beste kopuyor sarmalıyor
ilkbahar rüyamı. Üşümem hafifliyor sanki, tekrar hissedebiliyorum ellerimi, ayaklarımı ve
çırpınan nabzımı sana duyuran kalbimi. Yüreğim her ağzıma geldiğinde şaşırıyorum, ne denli
benzer atıyor kuşun şakıyışıyla heyecanımın sesi? Korkmadan edemiyorum o kuş yolunu
bulamadığında nasıl bulacak nabzım beni ısıtacak o kendi sesini. Hayat bu, mevsimler geçiyor ve yıllar olmuş neredeyse. O kuş pır etmiş uçmuş, kimi zaman farklı gönüllere taht kurmuş başkalarının güzünü bahar etmiş. Kimi zaman bir dala yuvalamış uzaktan, dindiremediği rüzgarları izlemiş. Umut fakirin ekmeği, benimse yorganım; donuyorum. Kendi
nabzımı bulmaya çalışıyorum daha ilkbahar rüyamın sıcaklığı burnumda tüterken. Bir elim
nabzımdayken nasıl tutabileceğim ki seni? Sert rüzgarlar eserken savrulan güz kuşuyla kendi
yüreğimi… İnanmıyorum henüz kendi kendimi ısıtabileceğimi ne de senin bana bir bahar
daha armağan edebileceğini.
Seni her şeye rağmen çok seviyorum güz kuşu. Takdir ediyorum varlığını, bulutlarımda
kaybolmamanı ve onca kara kış içinde halen donmayı reddeden bedenimi.. Şu an dalından
koparmak istemediğim bir çiçek gibi seviyorum seni, gözlerimle, sözlerimle ama henüz
ellerimle değil. Belki bahar gelir yuvalarsın yine aguşuma, belki kış gelir ve ben ebediyen
donarım; kayıp düşersin. Ama n’olur unutma güz kuşu ben seni kıramam ve hep severim seni.
Ümidim umudun, umudun ümidim olur ve çekerim yorganımı üstüme beklerim yine
ilkbaharımın gelişini.
Comentários