Siyah, uzun saçlı deniz kızı her zamanki gibi karanlık sularda uyandığında saatine baktı ve gülümsedi. Deniz kabuğundan olan yatağından kalktı ve sessiz şekilde penceresine süzüldü. Diplerdeki su soğukluğu titretse dahi üzerindeki yosundan yapılan kazak sıcak tutuyordu. Daha uyanmamış yer altı şehrinin bulanık görüntüsü ve suyun karanlığı terk edilmişlik hissini sonuna kadar hissettirirken görüntüye arkasını döndü ve yaşadığı şehirden uzaklaştı.
Denizin dibinde tamamen kara insanlarından gizli hayat yaşayan deniz insanları, tüm okyanus ve denizlerdeki kendi şehirlerinde dünyanın neredeyse yüzde yetmiş beşine ait sularıyla sakin bir hayat yaşıyordu. Kendilerine ait okullara gidiyor, işe giriyor ve aile kurarak yaşam döngüsüne devam ediyorlardı. Belki de kendinden başka herkesin kabul ettiği bu düzende onun için çok büyük bir eksiklik vardı. ışık yoktu.
Okyanusun en dibindeki sular tamamıyla zifiri karanlıktı. O buna hiçbir zaman alışamamıştı ve şehrin nispeten daha aydınlık üst kısımlarında vakit geçirirdi. Suyun yüzeyine bile yaklaşması yasakken bir keresinde fark etmeden yunus arkadaşı onu yüzeye yaklaştırmış ve gerçek ışıkla tanıştırmıştı.
Sıcaklık kuyruğuna işlerken berrak su içinde kırılan beyaz ince çizgiler binbir renkteki mercanlardan yansıyarak su içerisinde gökkuşağı oluşturmuştu. Gördüğü berrak renklerle haytında hiç bu kadar güzel bir şey gördüğünü düşünmüyordu. İşte bu, ışığı fark ettiği, her zaman eksik olduğunu düşündüğü şeyi bulduğu ilk andı.
Küçüklükten beri su yüzeyinden çıkarsa kara insanları tarafından kaçırılacağı veya cehennem sıcağında yanacağı efsanelerini bir kenara bıraktı ve 15 yaşındayken ilk defa güneşi gördü.
Yavaş yavaş yukarı yükselmiş ve su yüzeyinin ince tabakasını kırarken gözlerini kapatmıştı. Yüzüne vuran hem sudaki akıntı gibi hem de tamamen apayrı bir şeyi yüzünün her yerinde hissettiğinde kıpırdandı. Bu his ona yabancıydı. Her zaman su içinde olan derisi su ise dışına çıkınca karıncalanan derisi kalbinin deli gibi atmasına yol açmıştı. ama şu anda duramazdı. Buraya kadar gelmişken olmazdı. Gözlerini yavaşça açtı.
Büyük, yuvarlak ve tüm kudretiyle parlayan güneş orada duruyordu. Bu, farklıydı. Aklından geçen tek düşünce buydu. Hayatı boyunca karanlığın normal olduğunu düşünerek yaşadığı şehirden sonra her tarafını ısıtan güneşe karşı düşüncelerini anlamlandıramıyordu.
O günden sonra güneşin bağımlısı olmuştu. Her gün oraya gitmek istiyordu ama gün içerisinde ortalıktan kaybolursa dikkat çekerdi. O da en mantıklı çözüm olarak her sabah, hiç kimse daha uyanmamışken su yüzeyine çıkmaya başlamıştı.
Tıpkı şu an olduğu gibi.
En sonunda su yüzeyine ulaştığında nefesini tutarak yukarı çıktı ve daha aydınlanmamış gökyüzüne baktı. Yüzeyle alakalı fark ettiği ilk farklılık günü başlatan tek şey uyandığı alarmlar değil güneşin doğumuydu. Gece olduğu ise sadece vücuduna düşen yorgunlukla değil güneşin batımıyla belli oluyordu.
Güneş ufukta doğmaya başlayınca gülümsedi. Yüzüne vuran ışıkla gözlerini kıstı ama kapatmak istemedi. Görmek istiyordu aydınlığı. Her sabah görse dahi, her defasında tıpkı ilk seferki gibi hissettiren hisleri aklına kazımak, unutmamak istiyordu.
Tamamen doğan güneşle su yüzeyinde sırt üstü uzanarak vücuduna işlemesine izin verdi. Yeni günün başlangıcını görmek kadar kendine iyi gelen başka hiçbir şey yoktu. En azından zamanın aktığını ve bir şeyler yaptığını hissediyordu. Kara insanlarının belki hiç fark etmedikleri ya da önemsiz olarak gördüğü bu ufak detay belki de kendi zamanını anlamlı kılan tek şeydi.
Tekrar suyun içine daldı ve hafif aydınlanmış olan sudan daha karanlık olan derinlere inerek kendi yaşadığı su altı şehrine geldi. Gizlice odasına girdi, kazağını kenara koyup suda süzülen çantasını omzuna taktı ve normal bir deniz insanı gibi okuluna doğru yüzmeye başladı. Gülümsemesi yüzünde olmadan, sanki ışığı ve aydınlığı bilmeyen tıpkı diğerleri gibi.
Zaman kavramının sadece saatle anlaşıldığı bu gizli diyarda belki de en gizli sırrı taşıyordu. Kendi hayatını anlamlı kılan tek detaydı ama öğrenilirse… karaya ya da su yüzeyine yaklaşmayı bile tehlike sayan bu toplumda deli muamelesi göreceğini biliyordu. Saklamalıydı. Yoksa onun için her şey çok geç olacaktı.
Comments